Finansal Yönetim Kalitesi
Hepimizin bildiği gibi Türkiye’de bankalar uzun bir süre – yüksek bütçe açığı, kamu borcu ve faiz üçgeninde- gerçek bankacılık yerine ağırlıklı olarak devlete borç verip, ciddi reel faiz kazandıkları bir iş modeli ile çalıştılar. Böyle bir ortamda bireylere ve şirketlere finansman sağlamak olarak özetlenebilecek asıl fonksiyonlarından da doğal olarak uzak kaldılar. Bu da ciddi sermaye eksikliğinin yaşandığı bir çok sektörde kısıtlı işletme sermayeleri ile yola devam zorunluluğunu getirdi.
Neyseki Türkiye değişiyor ve bankacılık sektörü de bu değişimden nasibini alıyor. Bir süredir bankalar asıl işlevlerine geri döndü ve hem bireysel, hem de ticari kredi hacimleri ciddi arttı. Ama her iki alanda da yakalanan büyüklükler gelişmiş ekonomilerdeki büyüklüklerin çok gerisinde. Demek ki daha gidilecek çok yol, bankaların satması gereken çok para var. Bu da doğal olarak daha önce zaten kısıtlı olan kredi piyasasından gölde damla misali pay alan KOBİ’ler için bir fırsat vaadediyor. Her geçen gün zorlaşan rekabet ortamında küçük ve orta boy şirketlerin finansal kaldıraça her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Peki KOBİ’lerimiz bu fırsata hazır mı?
Madem bankaların daha fazla kredi vermeleri, iş hacimlerini arttırmaları gerekiyor, bize niye hazır mısın diye soruyorsun diyor olabilirsiniz. Bankacılık sektöründeki değişim sadece devletin borçlanma gereğinin azalması ile kısıtlı kalmadı biliyorsunuz. Bir çok bankamız zor günler geçirdi, bir çoğu TMSF’nin kontrolüne geçti, bir kısmı el değiştirdi, bir kısmı da yeni ortaklıklar içine girdi. Yani bankaların hem kredi hacimlerini arttırmaları, hem de öz sermayelerini tehlikeye atmadıkları, risklerini iyi yönettikleri şekilde bankacılık yapmaları gerekiyor. Bunun için de finansal açıdan iyi yönetilen, genel kabul görmüş standartlarda mali tablo üretebilen ve kendi risklerini kontrol altına almış müşterilere gereksinimleri var.
Peki siz o müşterilerden misiniz? Şeffaf, sağlıklı ve evrensel standartları yakalamış bir finansal yönetim gösterebiliyor musunuz? Belli bir anda finansal durumunuzu görmenizi sağlayacak bir sisteminiz var mı? Bu sistemi doğru şekilde kullanacak ve şirket yönetimine finansal açıdan doğru ışığı tutabilecek bir mali işler bölümünüz var mı? Veya doğru kalitede dış kaynak kullanıyor musunuz? Modern finansman araçlarını tanıyor, hangisinin size uygun olduğunu belirliyor veya finansal kuruluşlardan doğru desteği alabiliyor musunuz? Bilanço ve kar-zarar dışında finansal karar almayı kolaylaştıracak farklı yönetici raporları üretebilir durumda mısınız? Yarın öbür gün yabancı bir ortaklık peşinde koşacaksınız uluslararası muhasebe standartlarına göre bir mali denetimden geçiyor, bu hizmeti veren bir şirketle çalışıyor musunuz?
Kısacası finansman olanaklarının arttığı, rekabet nedeni ile de dış finansmanın büyüme, güçlenme yani ayakta kalma için kritik olduğu bu günlerde bu finansman olanaklarından yararlanabilecek bir finansal yönetim kalitesine sahip misiniz? Yoksa eski günlerdeki gibi sadece yasal zorunlulukları hedefleyen ve vergi dairelerini memnun edecek kadar iyi bir sistemle mi devam edeceksiniz? Bankacılık dünyasında Basel II kriterlerinin rüzgar gibi estiği bu günlerde (bankaların risk yönetimine çok daha sıkı kriterler geliyor) sizin risk yönetimine dair bir sisteminiz, anlayışınız bulunuyor mu?
Eğer bu soruların çoğuna hayır yanıtı veriyorsanız, iki konuya yatırım yapmanızı tavsiye edebilirim; Bu işleri yapabilecek, finansal yönetim süreçlerini sağlıklı tanımlayabilecek insan kaynağı ve onların bu işi yapmasını sağlayacak bilgi teknolojisi altyapısı.
Sağlıcakla kalın…