İşte Öğrenme
İş hayatıma çokuluslu (şimdi maalesef tarih oldu) bir denetim şirketinde başladım. Daha sonra yerel, 3 ortaklı bir yerel teknoloji ürünleri dağıtım şirketine geçtim. Sonra bu şirket kendisi uluslararası pazarlara açıldı ve kendini çokuluslu bir şirkete satmayı başararak bir başarı öyküsü yazdı. Bir sonraki adımımda önemli holdinglerimizden birinin yeni bir girişimi olan bir Internet şirketinde dirsek çürüttüm. Son 9 yıldır da çokuluslu bir teknoloji şirketinde çalışıyorum. Çalıştığım her şirketde beni her zaman en çok motive eden şey öğrenmek oldu. Hem yerel, hem de global şirketleri görmüş birisi olarak sizlerle beraber çokuluslu şirketlerde çalışmanın,yöneticiliğin ve öğrenme fırsatlarının artı ve eksilerine bakalım diyorum. Doğal olarak değerlendirmelerim kişisel ve bunlar konusunda her türlü farklı fikire açığım.
Önce isterseniz işin pozitif taraflarından başlayalım:
- Bir kere çokuluslu şirketlerde her karar iki dudağının arasında bir patron yok. Bir patronunuz var ama o da profesyonel yönetici ve sizin dilinizden anlıyor. Çok berbat bir patronsa da kendi yöneticisi tarafından değiştirilme şansı var. Ama hepimizin bildiği gibi şirket sahibini değiştirme şansınız yok.
- Hal böyle olunca size de belli bir hareket alanı tanınıyor. Kendi kararlarınızı alabiliyor, hele bir de patronunuz yurtdışında oturan ve bir çok ülkeye bakan bir bölge yöneticisi ise yerel pazar için işin patronu gibi hareket edebiliyorsunuz.
- Tüm dünyada çöküş sürecini yaşayan bir şirket değilse kaynak anlamında genelde eliniz daha rahat oluyor. Pazarı, fırsatları iyi anlatırsanız hem insan kaynakları, hem de pazarlama tarafında yerel bir şirketin olanaklarından daha geniş olanaklara sahip olabiliyorsunuz.
- Öğreniyorsunuz. Hatta bir tür canlı MBA yapıyorsunuz. Çünki öğrenebileceğiniz bir sistem, organizasyon ve global strateji, uygulamalar var.
- Etrafınızda sizinle aynı frekansta, hem bir şeyler öğretebileceğiniz, hem de bir şeyler öğrenebileceğiniz kaliteli insanlar var. Çok özel durumlar dışında şirkete sıkı bir ekiple beraber çalışabilmek motivasyonu ile gidiyorsunuz.
- Gitgide globalleşen dünyada yerel kalmıyorsunuz. Global yeni iş modellerinden, pazarlama anlayışlarından, değişimlerden haberdar oluyorsunuz. Global kalite standardlarında bir altyapıya sahip olma şansını yakalıyorsunuz.
Peki işin negatif tarafında neler var. Ya da bu kadar pozitif değerlendirmeden sonra neler olabilir:
- Kişisel yaratıcılık ile tatmin oluyorsanız bazen global standardlar, çekilmiş çizgiler, belirlenmiş stratejiler sizi demotive edebiliyor. Örneğin sizin pazarınızda çok başarılı olacağına inandığınız bir pazarlama stratejisini, bizde zaten global bir strateji var mantığı ile uyguluyamıyorsunuz. Bu da öğrenme olanaklarını sınırlayabiliyor.
- Ülke şartlarını hiç bir zaman sizin gördüğünüz netlikle yurtdışına aktaramıyorsunuz. Belki de siz ülkeniz konusunda objektif olamıyorsunuz. Bu da zaman, zaman ciddi sürtüşmelere neden olabiliyor.
- Özellikle de güçlü kültürü olan bir şirket ise bir süre sonra dünyaya o kültürün penceresinden bakmaya başlıyor ve bir tür körlük nedeni ile dışarıdaki gerçekleri yeterince iyi göremiyorsunuz. Yani iyi bir okuldan mezun oluyorsunuz ama biraz akvaryumda kalmış, dış dünyanın gerçeklerinden kopmuş oluyorsunuz.
Sonuçta bir profesyonel için öğrenmeyi bilmek, istemek ve konfor alanında kalmayıp, öğrenme eğrisi sabitlendiğinde kendini dışarı atıp, öğrenmeye devam edebilmek çok önemli. Bu konularda en azından belli bir süre çokuluslu bir şirketde çalışmanın sunduğu ciddi fırsatlar, olanaklar var. Ama kendini yetiştirmek için bu asla olmazsa olmaz da değil. Türkiye’nin yetişmiş, kaliteli insan kaynağına bugün çok ihtiyacı var, yarın daha da fazla olacak. Ülkemizin hem çokluluslu yapılarda önemli global pozisyonlar almış temsilcilere (ki bunların sayıları ciddi artmaya başladı), hem de yerel şirketleri Avrupa, hatta Dünya markası yapacak, hep konuştuğumuz katma değeri arttıracak, mikro ekonomik dönüşümü gerçekleştirecek bireylere gereksinimi var. Bu kişi neden siz olmayasınız ?