Kurumsal Dünyada Teknoloji ve Eğitimi
Sivil toplum kuruluşları ve kamu organizasyonları dışında her kurumsal yapı tek bir amaçla yola çıkar; Kendisini oluşturan hissedarların sermayesine değer katmak. Yani ortaya konan parayı büyütmek, hatta bu büyümenin alternatif getirilerden de (örneğin faiz) – tabii yatırımın riski de dahil olmak üzere- fazla olmasını sağlamaya çalışmak. Bu pencereden bakıldığında net sermaye artışı, ilave bir ekonomik değer sağlayabilmiş kurumsal yapılar, başarılıdırlar diyebiliriz.
Peki bu tanım yeni mi? Hayır. İlk işadamı, ilk şirketi kurduğundan beri geçerli olan bir tanım bu. Öyleyse son yıllarda değişen hiç bir şey yok mu? Elbette ki var; Bu artı değeri ortaya çıkarmak inanılmaz zor. Bir kaç nedenle: 1) Rekabet dünyada her sektörde inanılmaz boyutlara erişmiş durumda. İçinde bulunduğunuz pazarda rekabetçi olamıyorsunuz, belli bir vadede yoksunuz anlamına geliyor 2) Hız rekabetçi olmak için hiç olmadığı kadar önemli 3) Verimlilik rekabetçilik için olmazsa olmaz 4) Veriyi bilgiye, bilgiyi de güce dönüştürebilen şirketler bunu yapamayanları ortadan kaldırıyor
Rekabetçilik yani hız, verimlilik ve bilginin gücü. Tüm bu unsurlar konusunda en önemli araç – dikkat edin araç, mucizevi çözüm değil- ise Bilgi Teknolojileri. 5 Nisan 2006 tarihli Radikal gazetesindeki yazısında Metin Ercan çok anlamlı bir başlık atmış; ‘Teknolojiye Yatırım Zamanı’. Aynı yazı içerisinde verdiği bilgilerle Türk şirketlerinde verimliliğin nasıl arttığını rakamlarla ortaya koymuş, bunun ardında da teknolojinin en önemli kaldıraç olarak bulunduğunun altını kuvvetle çizmiş. Peki Bilgi Teknolojileri yatırım yapılıp, satın alındığında hemen işe yarayacak mı? Maalesef hayır. Bunun için kaliteli ve eğitimli bir insan kaynağının bu aracı şirket yararı için bilinçli şekilde kullanması gerekiyor. Bunun için de şirket çalışanlarının gerekli BT eğitimlerini almaları en önemli ön koşul olarak gözüküyor. Fazla beklemeyin derim, artık günlük gazetelerde bile uyarılar var, rakibiniz sizden önce davranabilir.