Yurtdışında Yaşam
Yurtdışında kısa sayılmayacak bir süre yaşamanın hep çok heyecan verici bir şey olduğunu düşünmüşümdür. Üniversite sonrası kısa süreli bir Almanya deneyimi üstüne, şimdi de 1 yıla yakın süredir Dubai’deyim. Hatta ailece buradayız. Şu ana kadar yaşadıklarımıza bakınca heyecan verici kısmı doğru ama can sıkıcı, şaşırtıcı, hatta bazen bunaltıcı olabileceğini de eklemek gerekiyor. Neler oluyor hakikaten yurtdışında yaşamaya başlayınca, henüz deneyimi taze birisi olarak aktarmaya çalışayım.
Neler olmuyor ki? Bir defa taşınınca Muhtarlık yerine, Konsolusluğa kayıt oluyorsunuz. 19 Mayıs, 29 Ekim, 23 Nisan gibi tarihler sizin için Türkiye’de olduğundan çok daha önemli hale geliyorlar. Bu tarihlerde Konsolosluk resepsiyonu, gayri resmi organizasyonlar, piknikler, eğlenceler, kutlamalar, kısaca muhakkak bir aktivite içinde oluyorsunuz. Türkiye’de olup, bitenler sizi ülkedeyken olduğunuzdan daha fazla ilgilendirmeye başlıyor. Özellikle genel itibari ile memleket nereye gidiyor konulu tartışma programlarını kaçırmak istemiyorsunuz. Geçen günlerde yaşanan, barış için dünya turunda olan bir İtalyan kadın sanatçının tecavüz edilerek öldürülmesi gibi olaylar sizi inanılmaz üzüyor, suçluluk, utanç ve kızgınlık duyguları arasında gidip, geliyor, birisi size bununla ilgili bir soru sorunca nasıl açıklayacağım diye düşünüyorsunuz. Bulunduğunuz yerde medyada Türkiye ile ilgili ufacık bir haberi bile gözden kaçırmıyor, muhakkak okumak, dışarıdan bize bakış açısını anlamak istiyorsunuz. Yani genel anlamı ile Türkiye ve Türklük konusu sizin için bir şekilde çok daha fazla önem kazanıyor.
Bunun dışında benim gibi bir futbol tutkunu iseniz, ve Fenerbahçe sevdası gibi bir sevda içerisindeyseniz, bu sevdanın gitgide derinleşmesini, tutkunun güçlenmesini yaşıyorsunuz. Stadı, tribünde olmayı özlüyor, maçları yayınlayan paralı kanalı seyredebilmek için bin bir takla atmaya başlıyorsunuz. Maç saati yine formayı üzerinize geçiriyor, çevre genişledikçe formalı arkadaşlarınızın sayısını arttırmaya çalışıyor, artık son raddede Dubai Fenerbahçeliler Derneği niye yok ki diye düşünmeye başlıyorsunuz. Tabii bir diğer özlem konusu da Istanbul ve boğaz oluyor. Boğaz deyince bizim dünya güzeli deniz kanalımızı değil, öncelikle yemeği kastediyorum. Tabii diğerini de, kıyısında bir çay içmeyi, Ortaköy’de olmayı özlüyorsunuz. Ama kendinizi bazen Saray’ın kahvaltılarını, bazen Hünkar’ın puf böreğini, bazen de Barış Büfe’nin tostlarını, dönerlilerini düşlerken buluyorsunuz. Gidince kimi ne zaman göreceğim sıkıntısının yanısıra, neyi, ne zaman yiyeceğim planlaması da aklınızı meşgul ediyor. Istanbul konusu da apayrı tabii. Ankara ile ilgili söyleneni yurtdışına uyarlamak lazım, yurtdışında olmanın en güzel taraflarından biri de Istanbul dönüşleri, ziyaretleri oluyor.
Kısaca yurtdışında yaşam sizi beklediğiniz ve beklemediğiniz şekillerde etkiliyor, değiştiriyor ve aslında geliştiriyor. Asıl heyecan veren taraf da aslında o beklenmeyenlerden oluşuyor…