1992 yılında başladığım iş hayatının önemli bir bölümünde geniş bir iş ortakları, satış ve dağıtım kanalları ekosistemi ile çalıştım. Uzun yıllar çalıştığım çokuluslu teknoloji şirketi de, pazara gidiş stratejisi nedeniyle, sektöründe sokağa en yakın şirketlerden biriydi. Bu sayede kurumsal dünyanın fildişi kulesinden dışarı çıkıp, küçük ve orta ölçekli girişimcileri daha iyi tanıma şansına sahip oldum. Belki de bu yüzden risk alarak bir yere gelmeye çalışan firmalara ve yönetimlerine destek vermeyi, onları geliştirebilmeyi, bir anlamda girişimci dostu olmayı çok önemsedim.
Bu ilgi 2008 yılından itibaren biraz daha dijital girişimlere ve melek yatırımcılığa uzanmaya başladı. Bir grup dostla inandığımız bazı projelere melek yatırımcı olarak destek verdik. Bu gelişmelerle bir süre sonra kendimi Türkiye Girişimcilik Vakfının kurucu mütevelli heyeti içinde buldum ve bu alemi çok daha yakından tanıma şansına sahip oldum. Benim için bu süreçteki en son ve en keyifli halka ise mentörlük. Hem İTÜ Çekirdek, hem de Mentors Network Turkey bünyesindeki proje ve etkinliklerle bir süredir girişimcilere ve girişimcilik ekosistemine daha yakından katkı sağlamaya, gelişimlerini hızlandırmaya, tekerleği yeniden keşfetmeden ilerlemelerine yardımcı olmaya çalışıyorum.
Bu bağlamda son 10 ayda kuluçka merkezlerinde elde ettiğim deneyimi daha geniş bir kitleyle paylaşmak istedim. Bir çok farklı profil, iş fikri ve gelişim çizgisine dayanan gözlemlerimi aşağıda paylaşıyorum:
- Tabii ki her şey insan ve fikir ile başlıyor. Yani girişimci ve iddia/ hayal şart. Bence bir sonraki adım da bunu yazıya, kağıda, plana dökmek. İster iş planı, ister iş kanvası deyin, bu çalışma ciddiyetle yapılmıyorsa, iyi nişan almadan ateş ediliyor ve ıskalama riski artıyor.
- Girişimcinin hayata geçirmeye çalıştığı iş fikri ile ilgili geçmiş deneyimi, tutkusu, yani güçlü bir ilgisinin olması başarı şansını arttırıyor. Hayatında ayağını denize sokmamış birinin, tamamen güneş enerjisi ile çalışan yeni bir deniz taşıtı geliştirme fikri enteresan ama buna ilişkin arka planı ve birikimi yoksa başarı şansı da zayıf.
- Bir kaç kurucu ortağın, birbirini tamamlayan profillerde olması da iyi bir takım olabilmek adına büyük avantaj sağlıyor. Yani ikisi teknik, biri tasarımcı, biri de tüccar kafalı bir ekip, yola dört teknik adamdan oluşan ve tek boyuta sıkışan bir ekipten çok daha güçlü başlıyor.
- İş fikrinin, ürünün bir kaç dakikada net olarak anlatılabilmesi başarı şansını da ortaya koyuyor. Eğer bir kaç dakika geçtiği halde hangi problemin çözüldüğü, hangi işin daha yapıldığı, ürün ve hizmetin bunu nasıl yapacağı net olarak ortaya konamıyorsa, fikir ve ürün üzerinde çalışmaya devam etmek gerekiyor.
- Çevre ve pazar analizini hakkıyla yapmış olmak gerekiyor. Tabii aşırı analiz içinde kaybolmadan. Fikrine ve ürününe aşık girişimci bazen çevresel faktörler konusunda körlük yaşayabiliyor ve “pivot” (iş planında kontrollü değişiklik) gerekliliği ıskalanabiliyor, ya da çok geç kalınabiliyor.
- Hedef kitle seçiminde yeterince kararlı olmamak tehlike içeriyor. Michael Porter stratejiyi “Ne yapmayacağına karar vermek” olarak harika tamamlıyor. Yani pazarın bazı bölümlerinden vazgeçebilmek, aynı zamanda doğru hedef kitleye odaklanmak ve kaynak israf etmemek anlamına da geliyor.
- Diyelim ki ekip iyi, fikir güzel, planlar net. Ama günün sonunda her şey para kazanabilmekte kitleniyor. Parayı nasıl kazanacağı konusunda net olan, gelir modelinin ayakları yere sağlam basan bir ekip, amansız yarışta öne geçiyor.
- İşin yatırım tarafında bir kendisini silikon vadisinde zanneden, uçuk şirket bedelleriyle para girişini ve zamanlamasını riske sokanlar var. Bir de konuyu akışına bırakan ve paranın suyu çekilmeye başladığında panik yapıp, iş yapacağı, büyüyeceği zamanda yatırım görüşmeleri peşinde koşanlar, zamanını yanlış harcayanlar var.
- Para bulundu, prototip’den nihai ürüne geçildi ve artık fatura kesme, büyüme zamanı geldi. İşte tam bu noktada satış becerisi hayati öneme sahip oluyor. Bu beceri de yeni girişimlerde çok eksik olabiliyor. Bu noktada yeni girişimlere destek verecek, doğru kurgulanmış “hızlandırıcı” yapıların eksikliği ciddi şekilde hissediliyor.
- Buna bağlı olarak nihai olarak şunu söylemek istiyorum. En parlak fikir, en iyi plan, en gelişkin teknolojik çözüm de hayata geçmeyi bekliyor. Yapma kapasitesi ve kabiliyeti ölüm vadisinden geçmek ya da kalmak sonucunu doğurabiliyor. Harika projeler çöplüğünde yerini almamak için kolları sıvayıp, fikri eyleme dönüştürenlerden olmak gerekiyor.
Sonuçta başlığa dönersek, bütün bu altyapıdan ne kadar çok başarı öyküsü çıkarırsak, kuluçkadaki fikirler bölgesel ve global şirketler doğurursa, ülkemiz ve geleceğimiz için o kadar iyi olacak. İnanıyorum ki civciv çıkacak, kuş çıkacak ama bu çabalar boşa çıkmayacak.
Super olmus. Tebrikler
Çok teşekkürler.