TK 1777. Uçuş numarasını görünce ne zamandır Cenevre’ye gitmediğimi hatırladım. Görev değişikliği seyahat mekanlarını da değiştirmiş, farkında olamıyoruz. İnanılmaz ama Cenevre’de de bir değişiklik olmuş, havaalanını büyütmüşler. Hiç yakıştıramadım, nedense bu şehir ve değişiklik bana gece ve gündüz gibi geliyor. Ahmet Cemal beyefendinin sağdan direksiyonlu had safhada İngiliz arabası ile önce şehire, sonra da otelimize kapağı atana kadar da şoku atlamadım.
Medeni, temiz, zengin, ister istemez Fransız Cenevre. Leman gölü herhangi bir su birikintisinin bir şehre, hele de bayağı sıkıcı olabilecek bir şehre neler katabileceğinin iyi bir göstergesi. Meşhur (niye meşhursa?) Mont Blanc köprüsünden Leman gölü üzerinden defalarca geçiş. Başımız döndü azizim.
Swiss Otel’de kalmadık ama lokasyonu ve manzarası çok güzel. İlla da en pahalısında kalacağım diyorsanız, President Wilson otelini deneyeceksiniz. Bizim gibi şehrin sözde mutluluk satılan köşesi Paquis’ye yakın, fiyat kalite dengesi iyi bir otel ayarlarsanız da etraftaki fazlasıyla davetkar hanımlardan, onların temsilcilerinden ve bir takım ekstantrik ürün satıcısı tiplerden korkmayacaksınız. Bu adamların “red light district” leri bile çok güvenli…
Cenevre’de yapılacaklar: Martel’de açık çikolata. Kesin tadına bakın. Benim gibi bitter sevenler için bitter, fındıklı. Ya da Alev gibi sütlücüler için karamelli ve krokanlı. Globus alışveriş merkezinin giriş katındaki self servis, canlı, hareketli restoranda alışveriş arasında iyi bir durak olur. Biz Çin köşesini denedik, gayet memnun kaldık. Bir ara geçerken göz ucuyla da olsa “Jet D’Eau” yu kaçırmayacaksınız. Tabii vakit ve para varsa saat mağazalarıda bir gün değil, bir hafta yetmez. En son olarak da benim gibi kayak montu alımını Cenevre’ye bırakmayacaksınız, spor mağazaları zayıf…