Yelken sevdam, yaklaşık 4 sene önce hep beraber yelken eğitimi almış bir grup arkadaşımın arasına alaylı olarak katılmamla başladı. Beraber ilk çıktığımız yolculuktan bu yana da denizin tuzundan, kokusundan, rüzgarın yelkenleri doldurmasından hep daha fazla keyif aldım. Bazı arkadaşlarım gibi hayatımın en önemli tutkusu değil ama denizde olmanın tadını aldıkça, yelken seyahatlerini iple çekmeye başladım. Tabii iş hayatı, organizasyon, strateji, takım oyunu gibi unsurlar kanımıza girdiği için, bu seyahatlerde yelkencilik ile iş dünyası arasındaki benzerlikleri daha çok düşünmeye ve bir çok kesişim noktası görmeye başladım. Bunca şirket çalışanlarına boşuna yelken eğitimi aldırmıyormuş, daha iyi anladım.
Bir defa yelkende de, işte de her şey bir hedef koymakla başlıyor. Varılacak bir nokta, ulaşılacak bir menzil belirlemeksizin, en kısa tura bile çıkılamıyor. Hedef gidilecek nokta ise, bu hedefe nasıl varılacağı da stratejiyi oluşturuyor. Başka bir deyişle “Ne” nin karşılığı hedef ve menzilse, “Nasıl”ın karşılığı da strateji ve rota. Bir çok faktörü, yani teknenin özelliklerini, ekibin özelliklerini, hava durumunu, bu işe ayırdığınız zamanı düşünürek bir rota belirliyorsunuz. Bu rota tabii çoğu zaman coğrafi engeller nedeniyle en kısa çizgi olamıyor, bir takım ara noktaları içeriyor. İş dünyasında hedefe nasıl varılacağını, yani stratejiyi de, ürünün özelliklerine, şirketin yapısına, rakiplere ve pazar şartlarına, iş modeline ve organizasyonel yeteneklere göre belirliyorsunuz. Stratejik gelişmeyi gözlemleyebilmek için de aynı rotadaki gibi ara duruş, kontrol noktaları üzerinde anlaşıyorsunuz.
Buraya kadar her iki dünyada da planlamayı konuştuk. Ama hem iş hayatında, hem de denizde limandan ayrıldığınızda, aksiyona geçtiğinizde, gerçek hayat başlıyor. Artık varsayımlarla değil her an farklılaşabilecek gerçek değişkenlerle karşı karşıyasınız. Tabir caizse er meydanındasınız.Yaptığınız stratejiden ve rotadan vazgeçmemek, esasen ona sadık kalmak en iyisi. Ama koşullar sizi kısa süreliğine de olsa rotadan ayrılıp, tekrar geri dönmek zorunda bırakabilir. Burada taktikler gündeme geliyor. Ana stratejik eksenden ayrılmadan ani olarak ortaya çıkan ve göğüslemeniz gereken engelleri ortadan kaldırıyor ve yine rotaya dönüyorsunuz. Her iki dünyada da taktik değişiklikleri kalıcı hale getirip, rotadan uzaklaşmak, hedefe daha geç varmaya yol açıyor.
Gerçek dünyada, gerçek zorluklarla karşılaştığınızda hem ekibin kurgusunun kalitesi, hem de bireysel kalitesi ortaya çıkıyor. Ekipte roller doğru dağılmış mı, her aksiyonun sahibi var mı, alınan rollerle, yetenekler uyumlu mu tün bunlar yolculukta ortaya çıkıyor. Hem işte, hem de denizde çok net bir gerçek var, her bir zaman diliminde yetkisi ve sorumlulukları çok net bir kaptan gerekiyor. Bu rol rotasyonla değişse bile, son kararı -gerekirse- verebilecek kişi konusunda muğlaklığı, yelken de, iş de kaldırmıyor. Her iki dünyada zor geçen bir günün, tamamlanan bir seyrin ardından ekiplerin başarının tadını çıkarabilmeleri, onları yeni günlere ve yeni seyirlere hazırlıyor.
Kısaca işte de, denizde de, net hedef, net strateji, esnek taktikler, çok iyi bir ekip ve ekibin tüm sorumluluğunu taşıyacak bir Kaptan gerekiyor. Bunlar bir arada ise işin de, yelkenin de tadını çıkarın.